İnsan Olunuz, Efendi Olunuz, Uygar Olunuz:
Kişi, bâtıl inanca, ilkelliğe, antikite ve tarikat zihniyetine, şuursuz tüketime karşı, uygarlık abonesi ve üyesi olmayı seçme, kendini uygarlığa adama, hizmet etme ve katkıda bulunma kararını bilinçli olarak verdiği ölçüde dünyaya yararlıdır. Ve uygarlığın yakıtları, bilim ve bunu mümkün kılan bilimsel düşünce, metodoloji ve sorgulama, bilimsel merak, nesnelcilik, yenilikçilik, septisizm, bitmeyen bilimsel öğrenme ve yaşam boyu eğitim ve ilerleme gibi bileşenlerden oluşur; bunlar sayesinde, bilim gerçek anlamda hiçbir zaman bitmeyen ve daima gelişime açık bir yolda daha iyi bireysel ve kolektif yaşama doğru ışık tutar. Başka bir deyişle, evrimsel biyolog Richard Dawkins 'in dediği gibi, "Bilim karanlıktaki bir mumdur." Elbette bu ışığın, sonu olmayan ve bilinçli bir çabayla yakılması gerekir. Konvansiyonel yanıtların tersine bilimin yakıtı kullanıldıkça artar ve gelişir. Çünkü bunun gerekliliği ve buna duyulan ihtiyaç tüm yaşamın daha barışçıl, daha uyum içerisinde var olması için gereklidir. Sonuçta bu tüm varoluş boyunca yaşamın (yaşam firmalarının) ortak yapısıdır: Barış, uyum, olabildiğince huzurlu ve kaynak bakımından rahat bir varoluş! İnsan gibi yeterince zeki varlıklar için, bunlara ek olarak, farklılıklara karşı anlayış ve akılcı, gerçekçi uzlaşmalar, çevreye verilen zararın minimale indirilmesi, kurumsal kültürün egemen olması, endüstrileşme, teknolojik gelişmeler ve bilimsel eğitim sistemi ve kültürüyle desteklenen, her zaman sürdürülmesi ve ilerletilmesi gereken bir sistem tercih edilmelidir.
Üzerinde evrildiğimiz ve yaşadığımız gezegendeki baskın tür olarak, tüm acı ve sefaleti en aza indirme veya tamamen ortadan kaldırma ile birlikte, tüm bilinçli yaşamın yaşayış koşullarını kendi türlerinin gerektirdiği ihtiyaçlar doğrultusunda olabilecek en iyi duruma getirme ve en üst düzeye çıkarma, bunlara ek olarak türler arasında yaşam şekli refahını gerçekçi biçimde ve mümkün olduğu kadar iyileştirme konusundaki kaçınılmaz ve ertelenemez sorumluluk, açıkça insan primatına düşer. Çünkü bu gezegende akıl yürütme ve bilinen diğer türlerin çok ötesinde medeniyetler yaratma yeteneğine sahip tek tür biziz. Ve bir ara tür olarak bizler de devamlı evrilmeye devam etmekteyiz. Buna rağmen yine de günlük bazda feodalizm, toksik kabilecilik ve ayrımcılık, geleneksel inançlarımızdan ve alışkanlıklarımızdan "farklı" olan fikirlere, görüşlere bakış açılarına, yaşam tarzlarına, kültürlere karşı düşmanlık beslemeye, ilkel içgüdülerimize ve özelliklerimize yenik düşüyoruz. Bu da şu gerçeği akla getirmeli ve insanı daha iyisini yapmaya itmeli, motive etmelidir: Uygarlığın bugüne dek hayatta kalmış olması, insanlık tarihindeki bütün savaşlara, yıkımlara, kin ve nefrete, fanatizme, tehlikeli ideolojilere, düşmanlıklara rağmen devam etmiş ve korunabilmiş olması, üstelik tarihteki tüm baskılara rağmen daha da geliştirilebilmesi ve buna devam edilmesi, insanlığın en büyük başarısı ve var olma nedeni, peşinden gidilecek en asil amaçtır.
Dolayısıyla uygarlığın varlığını sürdürebilmesi ve daima ilerletilebilmesi, korunabilmesi ile birlikte, tam bir sorumlulukla, bilinçli karar alma ve tercihler yoluyla uygulanması gerektiği gerçeğinin önemi ve aciliyeti daha da artar. Kişisel ya da kişiler arası (bu gruplar, kurumlar ve kuruluşlar için de geçerlidir) ihtiraslar ve çıkarlar yerine kurumsal kültür ve yönetmelikler yoluyla, kontrol mekanizmaları aracılığıyla, güçler ayrılığı ilkesiyle, evrensel kurallarla, uygarlığın sağlam biçimde kurulmasının ve inşasının önemi ve aciliyeti asla abartılamaz. Çünkü bunlar olmadan biz insanlar şempanze ve bonobo kuzenlerimiz gibi ilkel bir varoluştan öteye geçemeyiz. Kendimizi doğanın şuursuz var oluşuna, kaotik yapısına (doğanın doğası kaostur) ve olmayan insafına bırakamayız ve bırakmamalıyız! İnsanoğlu olarak kendi seçimlerimizi yapmayı ve sorumluluk almayı kaçınılmaz olarak öğrenmek ve bunu benimsemek durumundayız.
Daha iyi bir varoluş biçimine yönelik genel çerçeve birçok şeyi kökünden değiştirecektir: Rasyonel düşünce, hür ifadenin herkesçe tanınması, şüphecilik, realizm, gözlem ve somut kanıt ve tabii ki öz eleştiri!
Dogmatizme, tarikat zihniyetine, çoğunluğun tiranlığına (bazı azınlıkların tiranlığını da unutmamak gerekir) İlkelciliğe, feodalizme, mezhepçiliğe, bâtıl inançlara ve enfantilizme karşı çıkmak ve bunları terk etmek, tek tek herkesin görevi olup, bizi insan yapan, tercih edilmiş yaklaşım biçimleri arasındadır…
… Miras aldığımızdan daha iyi bir dünya için, yalnızca kendimizi düşünerek değil, aynı zamanda gelecek nesilleri düşünerek!
Aklın peşinden gidin ve mantıksız korkularla tüm hurafeleri terk edin!