Brom grizzle’ın da tekrarladığı gibi, gelelim fasülyenin faydalarına!
Bu defa öyle takılmaca falan yok. Önceden uyaralım: Pohpohlanma, özel ilgi, konfirmasyon bekleyenlerün, beklediklerini yazımızda bulamayacakları için okumalarına da gerek yok. Şimdi yazımıza başlayabiliriz.
İşte bütün zırvalığıyla ve boş beleşliğiyle hastro mastro:
Bu gün yarın olacak. Yarın da yarın olacak. Ama ondan sonraki gün ertesi gün olacak. Geçmiş geçmişte kalacak. Geçmişten söz ederken gelecek zaman kipi kullandık! Çok da tın. Gelecek asla gelmeyecek çünkü şimdiki zaman asla bitmeyecek. Bunun nedeni zamanın daima şimdiki zaman olmasıdır. Yani herkes şimdiki zamana tâbîdir. Beklentileriniz ve dilenci gibi dilediğiniz dilekleriniz olmayacak. Ama lâf söz ebeliği ve cambazlığı yapan hastrocular yine ve inadına umut ve çaput bağlamaya devam edecek, çünkü kolaya kaçmak kolaydır. Zahmete girip gerçek işlerle uğraşmak varken yine büyüye ve sihire umut bağlanacak. Gerçeğe dönmeyi, uyanmayı, toparlanmayı, silkinmeyi, büyümeyi öğütlerdik ama öğütlemeyeceğiz, çünkü bu çabamızım boşa olacağını biliyoruz. Fiziksel olarak büyümek her zaman aklen de büyümeyi garantilemiyor ne yazık ki. Herkes yaşamın kendi etrafında döndüğünü ve cansız objelerden ibaret olan gezegenlerin kendileri için var olduğuna inanacak kadar kendinde kaybolmuş hâlde toplum içinde dolaşıyor. Herkes kral, herkes kraliçe! Aslında herkes sadece sıradan birer ünitedir. Kimse "özel" falan da değildir. Yaşam kimsenin etrafında dönmez. Dünya da kimsenin kaşı gözü için dönmez. Fizik yasaları dolayısıyla dolayı döner. Kendini özel ve emsâlsiz sanan herkes, kaçınılmaz olarak günü hayâl kırıklığıyla, boşa zaman, enerji ve diğer kaynakları harcamış, israf etmiş olarak bitirecek. Yok “kehânet”miş, yok bilmemne haritasıymış, yok bilmemnerenin birşeyi oraya buraya retro yapmış da ondan insanlar böyle davranıyormuş da, yok dolunayda herkes kurt adama dönüşüyormuş da, deliriyormuş da, falan filan…Boş beleş medya primatlarının sürüyü kandırarak havadan ve kolaydan para kazanmak için uydurduğu boş beleş işler ve zırvalıklar. Gerçek anlamda medya primatları. Çünkü sıkça hatırlattığımız üzre insan denen varlık primat familyasına ait bir canlıdır. Burç murç, zırt pırt, zart zurt okuyacağınıza, Charles Darwin, Richard Dawkins, Daniel Dennett gibi gerçek, dürüst bilim insanlarının çalışmalarını inceleyip kitaplarını, makâlelerini okusaydınız bilirdiniz. Hiç değilse kendi türünüzü ve dolayısıyla kendinizi tanırdınız.
Mistikçiliğin ve hissiyâtın bilgi değil sanrı (yanılgı) olduğunu bilirdiniz. Ama tabii makâle ve kitap okumak da zor geliyor değil mi? Alıp kapağını açacaksın da, yazılmaları için yıllar ve dünyanın çalışması, emeği verilmiş o kadar sayfayı her kelimesiyle ve tümcesiyle okumaya başlayacaksın da, okuduğunu anlamaya çaba göstereceksin de, sayfa çevireceksin de falan da filan...Kim o zahmete girer hissiyatında olduğunuzu biliyoruz. "Yuğtuğb" gibi boş platformlarda hastrocuların videolarının aşağısındaki "yorumlar" bölümünde, yaşamlarında hiç kitaba, deftere, kaleme dokunmamış bir sürü câhil tarafından bırakılmış kısa ve boş beleş yorumları okuyarak zaten bütün dünyayı ve evreni tanıdığınızı, her haltı bildiğinizi sanmanız yine size yetecek.
Bunun da bir adı var tabii: Herb.kologluk!
Klavye kullanırken herkes kendini kral ve kraliçe sanarak diziyor zırvalıklarını, bol bol "akıl" ve öğüt dağıtıyor. Dış dünyada, realitede ise hepsi yok hükmündedir. Burası “The Lord Of The Rings” dünyası değil. Gerçek dünya! Gerçek dünyada da hastro gibi, sihir gibi, büyü gibi, mûcize gibi, kehânet gibi zırvalıkların yeri yoktur. Asla da olmayacak. Altı, belki yedi yaşlarından sonra hâlâ bunlara inanmak, sadece gülünç olmakla kalmayıp, bilime ve gerçekliğe küfür ve hakâret olmasından dolayı, özellikle ekspoze edilmesi gereken türden, ayıplanacak bir davranıştır. Hastroloji denen şeyin zırvalık olduğu, tarihe gömülecek bir peri masalı olduğu zaten çoktan ve çok defâlar kanıtlanmış ve gösterilmiştir. Hastrolog takımının dediği değil, yalnızca bilimin dediği olur. Bilim neyi dikte ederse odur.
"Repeat": Bilim neyi “dikte ederse” odur! Bu kadar basit.
Başka dille özetleyelim: Whatever science dictates is the empirical, objective and therefore the undeniable, material fact. All else is mere claims, some of which are downright ridiculous and laughable at best, and others are testable claims, provable or disprovable. And thus, scientifically tested and disproved claims are discarded. As for this ancient pseudoscientific nonsense called "astrology" or "hastrology" is not testable because it isn't a real scientific field. It's mere superstition. A false field! A false "job". A delusion! Capische?
Richard Dawkins says:
"You're offended? Well so f**king what?"
“It (science) works. Planes fly. Cars drive. Computers can compute. If you base medicine on science, you cure people. If you base the design of planes on science, they fly. If you base the design of rockets on science, they reach the Moon. It (science) works, b*tches.” (Richard Dawkins)
Atatürk ise der ki:
“Hayatta herşey için, gelişme için, ilerleme için, mutluluk ve refah için, başarı için, tek ve gerçek yol bilimdir. Bilimin dışında yol aramak kaypaklıktır, gevşekliktir, aymazlıktır, hâinliktir.”
"Bir gün benim fikirlerim bilimle çatışırsa bilimi seçin."
M.S.2025 yılında, yani antik dediğimiz çağlardan “binlerce” yıl sonra bile, hâlen “CİN” sözcüğünü bile söyleyemeyen süper zekâlı, süper eğitimli müthiş insanlar varken aslında başka birşey söylemeye gerek yok. Işık ve bilginin taşıyıcısı Lucifer akıl versin diyoruz artık. Eti Cin’imi tıkınırken bu yazıyı yazmaktan pek keyif aldım doğrusu. Sonra bir adet daha Eti Cin götürdüm. Mis gibi Eti Cin!
Reel yaşamda hastrolog denen soytarı takımının dediği geçmez. Bunlar Atatürk’ün bıraktığı bilimsel mirası umursamayan ve ona ihânet eden bir tayfadır. Çünkü bilimin peşinden koşmak yerine bâtıl ve hurâfe satmaktadırlar. Yani dürüst yaşamlar sürmemektedirler.
Kuru boş gezegenlerden, başka bir değişle cansız gök cisimlerinden, kaya, buz ve gaz kürelerinden medet uman milyonlarca hastro tapıcısı, her zaman olduğu gibi günü yine hayâl kırıklığıyla bitirecekler demiştik.
Şimdi şu gülünç hastroyu bir inceleyelim:
Akrepler kıskanç olurmuş da (Böylece sadece insanlara değil, aynı zamanda eklembacaklılara da iftirâ atılmış olunuyor.),
Yok boğalar ağır ve güvenilir olurmuş da (O kadar büyük ve güçlü bir hayvanın hafif olacak hâli yok ya!),
Yok yaylar hassas ve gergin olurmuş da (Tabii ki gergin olacak; Öyle olması için tasarlanıp üretiliyor. Yoksa Mete Gazoz nasıl şampiyon olurdu? Cengiz Han ve Moğollar yer yüzündeki en büyük kara imparatorluğuna nasıl dönüşürdü?),
Yok balıklar unutkan olurmuş da (Sen balık değilsin; Primatsın ve her fırsatta bunu hatırlatacağız.),
Yok ikizler dik dururmuş (Çoğu için geçerli olmayan bir iddiadır. Çünkü çoğu haddinden fazla büyük olup, yerçekimi ve kendi ağırlıklarından dolayı aşağı doğru sarkma gösterirler.),
Yok dikizler gözlemci ve röntgenci olurmuş da (Medikal bir dal olan röntgenin bile adı yanlış yere kullanılıp suistimal edilerek anlamı saptırılmaktadır),
Yok kova bilmemneymiş, yok yengeç şuymuş buymuş,
Yok terazi dengesizmiş (O zaman götürüp bilmemkim ustaya tamir ettir.),
Yok başak şöyleymiş de böyleymiş, yok yükselenmiş, yok alçalanmış, yok süzülenmiş,
Yok kahve tortusuna bakıp ne olacağını söylemekmiş (Gelecek diye birşey yok demedik mi?), cart da curt, zart da zurt, zort da zort.
İçecek artığına, posaya bakıp oradan buradan sallamak ve bütün benzeri zaman kaybı inanışlar ve davranışlar, Atatürk’ün ömrünü verdiği bilimsel mirasına düpedüz reddiyedir. Yani bilimi ve bilimsel metodolojiyi reddetmek, yok saymaktır! Hastrolojik iddialar bilimsel test edilebilirliğin tamamen dışındadır. Bundan dolayı da ciddiye alınması beklenemez ve beklenmemelidir.
Orta Çağ ve Karanlık Çağ biteli yüzlerce yıl oldu. Ama yüzlerce yıl sonra bile gerisin geri Karanlık Çağ’a dönüşte tam bir ısrar var. Prefrontal korteks'ini kullanmayan topluluktan toplum olmaz. Boş beleş kalabalık olur. Oldu olacak tuvaletten sonra sifonu çekmeden önce şöyle klozet etrafında daire oluşturup içindekilere bakarak âyin tadında bağırsak posası falı da bakın. Bakalım kutsal klozet ve içindeki kutsal posalar ne gibi senaryolar gösterecek!
Kendin çal kendin oyna, kendin uydur kendin inan, kendin pişir kendin ye!
Hatta tüm bunları "soft fascism", yani refine edilmiş ve yumuşatılmış kibar faşizm formatında, güpegündüz, halk arasında, ortalık yerlerde, “posh” mekânlarda, cafe'lerde, parklarda ve diğer kalabalık ve ilgi çekilecek yerlerde, önlerinde laptop bilgisayarları koyup, dışarıya ciddi ve dürüstmüş gibi görünmeye çabalayan, iş yapıyormuş gibi görüntü vermek isteyen hastrocularla randevulaşarak tamamla. Etraftakiler de "vay be, ne güzel her yerde iş yapabiliyorlar" diye kendilerini ve birbirlerini kandırsınlar. Çünkü hastroloji, zekâyı akılcılığı tehtit eden bir "soft fascism" türüdür. Yani zorbalıktır!
Kendilerini “modern” gibi satan ama aslında Karanlık Çağ zırvalıkları satmakta olan hastrolog takımının, ve yine kendilerini "modern" sanan tâkipçilerinin bu utanç verici, kaypak davranışları, tıpkı malzemeden çalan sahtekâr çikolata, bisküvi, cips ve içecek firmalarının o çöp niteliğindeki ürünlerinin "eşsiz birleşimi”’ne benziyor. Mâdem zehirlenmeye bu kadar meraklısın, eline de sihirli âsâ alıp "hastroloğunla" randevuna öyle git! Hatta bir de party shop'lardan büyücü entarisi al, onu da giyip öyle randevulaş. Büyücü Merlin'e de selam söylemeyi unutma!
Hakîkatten kopukluğa, rüyâlara bel bağlamaya, hurâfeciliğe ve tapınmaya devam.